Kısa ama güzel bir Trabzon turu için Sarıkamış’tan yola
çıktık. Yol ilerledikçe dağlık olan araziler yerini yemyeşil insanın içini
açan, baktıkça bakasımızı getiren bir araziye bıraktı. Eşimle gidene kadar
manzaraya bakmaya doyamadık. Özellikle Kalkanlı geçidinden geçtikten sonra
artan sis ve kasvetli havaya rağmen yemyeşil dağlık araziye kurulmuş evler
harikaydı. Hatta buradan bi ev alsak güzel olur diye düşündük. Sanırım burayı
beğendiğimizi daha fazla anlatmaya gerek yok
J
Ama altını çizmeliyim ki burası Trabzon merkez değildi. Maçka, Hamsiköy gibi
yerlerdi.
Gelelim gezimizin başlangıcına ilk gün çoğu yolda geçtiği
içi Maçka’da Sümela Manastırı’na uğrayabildik sadece. Arabayı park yerine park
edip yürüyüş yolu (1,2 km) yazan yerden yukarı doğru taşlık bir yoldan çıkmaya
başladık. Yukarı doğru ve taşlık olunca bir de benim son zamanlarda zayıflayan
kondisyonum eklenince çok yoruldum J
Buraya neden araba yolu yok yaşlı insanlar, çıkamayanlar ne yapacak diye
düşünürken yukarıdan aşağıya inen bir çocuk bize aşağıda ne var? Diye sordu J Biz tabi şaşkınlık
içinde hemen çocuğa nasıl yukarı çıktığını sorduk. Cevabı özellikle beni
kahretti J
Şaka tabi ama arabayla araba yolundan çıkmışlar. Eee ben zaten yorulmuşum biraz
tüh falan dedim de artık yukarıya az kalmıştı J
Her zamanki komedi gibi bir çift olduğumuzu için artık aldırmayıp yukarı
çıktık. Meğerse diğer taraftan gidince biraz ileride araba yolu tabelası varmış
dönünce farkettik J
Yukarıya çıkıp derin bir oh çektik.
Yalnız restorasyon çalışması olduğu için içeri girme imkanı
olmadı. Gezilmesi en uygun mevsimde yapılan restorasyon gerçekten de çok
mantıklıydı! Bu harika yapıyı mecburen dışarıdan gezdik. Eşimle bu yapının
buraya nasıl yapıldığını hayranlıkla inceledik. Kayaları oyarak en tepeye o
zaman da böyle bir yapı muhteşem bir şey.
Buradan çıkınca aşağı araba yolundan inmeye karar verdik. 3 km mesafe olduğunu söylediklerinden
eğlenceli olacağını düşündük, öyle de oldu. Yemyeşil bir yolda Coşandere’nin
yanından geçerek uzun bir yürüyüşle arabaya ulaştık. Sıra Trabzon merkezine
gidip kalacağımız yeri bulmaktaydı. Kolay olacağını düşündüğümüz bu iş bizi
zorladı. Polislerin kapatıkları yol yüzünden navigasyonunda sürekli döndürüp
aynı yere getirmesi bizi boş boş bir saat dolaştırdı. Bu yüzden Trabzon’un
cadde düzenini hiç beğenmedik. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra bir şeyler yemeye
dışarı çıktık. Meydanda yemek yedik ama pek beğenmedik. Aceleden adına dikkat
edemedim ama siz siz olun orada iyi görünse de dikkatli seçerek yemek yiyin.
Ertesi gün güzel yöresel bir kahvaltı için Ayasofya Cami’nin
oradaki çay bahçesine gittik. Eşim burayı beğense de benim için çok da iyi
değildi. Aslında burada manzara potansiyeli var ama yüksek duvarlardan fazla bir
yer gözükmüyor. Bunlardan çok tatmak istediğimiz kaygana ve kuymak için iyi bir
yerdi. Hatta biz kuymak’ı evde de yapabilmek için merkezden peynirini de bulup
aldık. Bence tadılması gereken şeylerden.
Kahvaltıdan sonra Ayasofya Cami’sine gezmeye gittik. Burası
da önceden kilise olarak kullanılan sonradan camiye dönüştürülen yerlerden
biri. Keşke o kadar cami varken burayı kullanıma kapatıp korusalarmış demeden
edemiyorum. Çünkü içeride çok güzel duvar resimleri var. Bunların bir çoğu
yıpranmış. Yazıları var ama resim belli bile değil bazı yerlerde. Hiç biri tam
anlamıyla korunamamış.
Buradan çıkıp bir sonraki durağımıza gittik. Burası da
Atatürk Köşkü’ydü. Oldukça büyüleyici olan bu köşk Trabzon halkı adına
Atatürk’e hediye edilmiş. Gezerken bizi hayran bıraktı. Yemyeşil bir alanda
olan bu köşkün çevre düzenlemesi de çok güzel. Ama asıl hayranlık uyandıran
içerisi bence. Dört katlı binanın giriş katında ulu önderimizin dinlenme odası,
yemek odası ve misafir odası var. Hatta vasiyetini de burada yazmış ve İnönü’ye
telgrafla bildirmiş. Yapı o zamanın Avrupa mimarisi tarzındaymış. Ahşap
merdivenleri ve mobilyalarıyla çok dikkat çekiciydi. Birinci katta yatak odası,yaver
ve muhafız odası,ikinci katta yatak odası ve toplantı odası, üçüncü katta depo
ve bodrumda da kalorifer dairesi var. Köşkte Atatürk’ün kullandığı eşyalar
hatta Dersim Harekatı’nı takip ettiği harita bile var. Bu köşkte mutlaka
görülmeye değer yerlerden biri.
Buradan sonra uzun zamandır AVM gezemediğimiz için
Forum Trabzon’da gezdik. Sonra akşam yemeği için balık yemeye karar verip güzel
bir yer aradık. Bazı aksiliklerden sonra öneriler üzerine bir yere gittik.
Tavsiye ettikleri levrek buğulamayı çok beğendik. Özellikle eşim bayıldı
diyebilirim. Anlata anlata bitiremedi. Olur da giderseniz ve bizim gibi nereye
gideceğinizi bilmiyor bir durumda olursanız Bordo Mavi Balık’a bir uğrarsınız
J
NOTLAR:Kısa da olsa güzel bir geziydi. Mutlaka detaylı bir Karadeniz turuyla daha fazla yer
görmek istiyoruz. Yeşile doymak için tercih edilebilir bir gezi.
Sizlerin de öneri,yorum ve fikirlerinizi bekliyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim J)))